12. SINIFLAR İÇİN HAZIRLAMIŞ OLDUĞUM DERS NOTLARI SAYFAMA HOŞ GELDİNİZ

3 Ekim 2011 Pazartesi

CUMHURİYET DÖNEMİ SANATÇILARINI ETKİLEYEN BATI AKIMLARI

SEZGİCİLİK (Entüitonizm): Felsefi bir kavram olarak sezgiye akıl, zihin ve soyut düşünme karşısında hem öncelik, hem de üstünlük tanıyan felsefe akımıdır

* Akımın kurucusu Henri BERGSON olduğu için akım Bergsonculuk olarak da tanımlanır

* Akıl kurallarından bağımsız bir kavrayış yeteneği olarak betimlenir.

* Rasyonalist (Akılcı) görüşe tepki olarak ortaya çıkar, sezgiye önem verilir.



GERÇEKÜSTÜCÜLÜK (Sürrealizm): Bilinç altındaki karışık ve karmaşık dünyanın sanata aktarılması amacıyla ortaya çıkmış olan bir akımdır.

* Akımın ilkeleri, akımın kurucusu olan Fransız şair Andre Breton tarafından bir bildirge ile açıklanmıştır.

* Psikolojiden ve Freud’un psikanaliz kuramından yararlanılmıştır.

* İnsanı tanıyabilmek için onun bilinç altına yönelinmiştir.

* İç akışı engellediği için noktalama işaretlerine karşı çıkılmıştır.

* II. Dünya Savaşından sonra yerini Varoluşçuluk akımına bırakmıştır.

* Türk Edebiyatında “Garipçiler”i ve “II. Yeni” şairlerini etkilemiştir.

* Akımın en önemli temsilcileri Andre BRETON, Louis ARAGON ve Paul ELUARD’dır.


VAROLUŞÇULUK (Egzistansiyalizm): İnsanın varoluşuyla doğal nesnelere özgü varlık türü arasındaki karşıtlığı büyük bir güçle vurgulayan; iradesi, bilinci ve aklı olan insanların, irade ve bilinçten yoksun nesneler dünyasına fırlatılmış olduğunu öne süren bir düşünce akımıdır.

* Alman filozof Martin HEİDEGER tarafından oluşturulmuştur.

*Akıma göre “Varoluş”, “Öz”den önce gelir.

* Seçim yapmakta özgür olan insanlar, kendi özlerini oluştururlar.

* İnsan özgürdür, ne isterse yapar. Ama bunun sorumluluğunu taşımak zorundadır.

* Eserlerde karakter yoktur.

* Akımın en önemli temsilcileri Jean Paul SARTRE, Albert CAMUS ve Andre MALRAUX’tur.

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ

* Aruz ölçüsü bırakılmıştır. Serbest ölçü ve hece ölçüsü kullanılmıştır.

* Dilde sadeleşme hareketi başarıya ulaşmış ve İstanbul Türkçesi esas alınmaya başlanmıştır.

* Edebiyatımız
İstanbul aydınlarının tekelinden kurtulmaya başlanmıştır. Anadolu'dan aydın yetişmeye başlamıştır.

* Romanda ve hikayede
 halk gerçekleri tamamen yerleşmiştir.

* Uluslar arası düzeyde sanatçı yetişmiştir.

* Tiyatro ve deneme
 alanında büyük gelişmeler gösterilmiştir.

* Bu dönemden itibaren farklı edebi topluluklar ortaya çıkmaya başlamıştır.

* Gerçekçi ve gözlemci anlatım dikkati çeker. Duygusal yapaylıktan uzak, süs ve özentiden uzaklaşılır. Gerçekler, çıplak bir dille çarpıtılmadan anlatılmıştır.

* Tiyatro alanında önemli gelişmeler olmuştur.

* Halk kültürüne önem verilmiştir.

*  Cumhuriyet Dönemine kadar yazar ve şairlerimiz büyük kentlerde yaşayan varlıklı kişilerdi. Bu dönemde özellikle de Köy Enstitülerinin kurulmasıyla toplumun her kesiminden yazarlar yetişmeye başladı. Böylece köylüyü ve halkı anlatan; halka yönelmiş bir edebiyat oluşturulmuştur. MEMLEKET EDEBİYATI  geleneği oluşmuştur.

*  Dönemin ilk belirgin örneklerini Yakup Kadri Karaosmanoğlu vermiştir: Yaban (Toplumdaki aksaklıkları işleyen eleştirel tavır), Kiralık Konak (Üç ayrı kuşağı anlatmıştır), Hüküm Gecesi, Bir Sürgün, Nur Baba

*  Açlık ve savaşlardan sonra toplum Reşat Nuri Güntekin'in duygusal aşk romanı Çalıkuşu ile sarsıldı. Kendisine yeni hedefler belirledi.

* Peyami Safa psikolojik çözümleme yolu ile “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, “Bir Tereddüdün Romanı, “Matmazel Noralya'nın Koltuğu” adlı eserleriyle karşımıza çıkar. “Fatih Harbiye” romanında ise Doğu-Batı çelişkisi anlatılır.

*  Mithat Cemal Kuntay "Üç İstanbul" ile tarihsel roman örneğini vermiştir.

*  Gerçekçilik, 1930'da Sabahattin Ali ile Türkiye' ye yerleşti. (Kuyucaklı Yusuf)

*  Sabahattin Ali aile, kişi, olay, tarih, çevre, sorun, düşünce ve duyguları ekonomik altyapıya ve onun biçimlendirici etkisine bağlayarak öyküyü ve romanı olgunlaştırmıştır.

*  Tanzimat'tan sonra ortaya çıkan alafrangalığa özenen gençlik ile eski nesil çatışmaları eserlerde konu oldu. Eski değerlerle- batılı anlayış çatıştı.

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ OLUŞUMU

Osmanlı Devleti'nin askerî, siyasi ve ekonomik açıdan Avrupa'nın gerisinde kalmasından dolayı Osmanlıda bazı önlemler alınmaya başlanmış, bu alanlarda Avrupa'nın nasıl geliştiğinin öğrenilmesi için de bazı gençler, Avrupa'ya gönderilmiştir. Avrupa'ya, özellikle Fransa'ya giden gençler, oradaki edebiyata hayran kalmış ve gördüklerini, öğrendiklerini Türk edebiyatında uygulamaya başlamışlardır. İlk önce siyasi alanda uygulanmaya başlanan bu yenilikler edebiyat alanında da gerçekleşmiş ve belli dönemler halinde günümüze kadar gelen yeni bir edebiyat başlamıştır. Bu dönemlerden biri de 29 Ekim 1923'te Cumhuriyetin ilan edilmesiyle hız kazanan, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatıdır.
Bu dönemi Millî Edebiyattan kesin sınırlarla ayırmak zordur. Millî Edebiyat Dönemi sanatçılarının önemli bir bölümü, edebiyat yaşamlarını Cumhuriyet Döneminde de sürdürmüştür. Cumhuriyet Dönemi, millîleşme akımının devamı olarak hızlı bir gelişme ve oluşma çığırı açmıştır. Önceki edebiyat dönemlerinden biçim, dil ve düşünce bakımından bazı özellikler devralan Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının oluşumunda, Cumhuriyet'in ilanından sonra gerçekleştirilen siyasi, toplumsal ve kültürel değişmelerin büyük etkisi vardır. Bu edebiyatın oluşumunda özellikte "Atatürk İlke ve İnkılâpları”nın payı büyüktür.
Cumhuriyetin ilanı ile yapılan inkılâplarla, aydınlar, bir siyasi değişim yaşamıştır. Bu edebiyatın temelinde "Kurtuluş Savaşı" ve "Atatürk İnkılâpları" vardır. İster şiir ister roman olsun çoğu eser, bu iki konu doğrultusunda oluşturulmaya başlanmıştır. Dine dayalı ümmet toplumu, yerini ulusal devlete bırakmış; teokratik devletten demokratik devlete dönüşüm başlamıştır.
Latin alfabesinin kabul edilmesi ve 1931'de kurulan Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti ile 1932'de kurulan Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) birbirini bütünlemiştir. Dilde sadeleşme hareketi iyice yerleşmiş böylece geçmişten beri süregelen dil tartışmaları bilimsel bir sonuca bağlanmış, halk ve aydın arasındaki uçurum kapatılmaya çalışılmıştır.
Cumhuriyet öncesindeki sanatçıların büyük bir kısmı, İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşayan varlıklı ve bürokrat kimselerdi. Seçkin çevrelerde yetiştikleri için de eserlerinde kendi çevrelerini yansıtıyor ve bu çevreye sesleniyorlardı. Cumhuriyet edebiyatı Anadolu'yu daha da öne çıkararak toplumun değişik kesimlerinden sanatçılar yetiştirmiştir.
1940 yılında köylere öğretmen ve sağlık personeli yetiştirmek amacıyla kurulan "Köy Enstitüleri", köy kökenli yazar ve ozan kuşağı oluşturmuştur. Böylece Millî Edebiyatla başlayan halka yönelme ve Anadolu'yu tanıma çabası, Cumhuriyet'in ana ilkesi olmuş, Türk halkının her kesimi edebiyatta yer almıştır.
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında yıllar içinde, memleket edebiyatı zevkiyle Batı'dan gelen anlatma biçimleri birleşmiş, milleti oluşturan değerler farklı yönleriyle edebî eserlerde ele alınmış, millî kimlik ve millî değerler çevresinde edebiyat, Batı düşüncesindeki gelişmelere göre yeni görünümler kazanmıştır. Tanzimat'tan Cumhuriyet'e kadar geçen sürede edebî eserlerde tartışılan birçok problem Atatürk ilke ve inkılâplarında ifadesini bulmuştur.